Depremzedeleri anlatan hikaye kitabının tüm gelirini, depremzedelere harcayacak
2021 yılında kaleme aldığı ‘Erihna’ adlı roman kitabı ile tanınan eğitimci Fatime Zerya Önler, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat deprem sürecini anlatan, ‘Sesimi Duyan Var mı’ adlı hikâye tarzı düşünce kitabı kitapçılarda yerini aldı.
‘Sesimi Duyan Var mı’ kitabın tüm geliri depremzede öğrencilere gönderileceğini belirten eğitimci yazar Önler haber Siverek’e yaptığı açıklamada, ‘Milletçe bizi derinden üzen ve ömür boyunca unutamayacağımız 6 Şubat depremlerinde, bende her insan gibi derinden sarsıldım ve maalesef binlerce insanımızı bu depremlerde kaybettik, binlercesi de yaralandı. Bende duygularımı yazıya dökmek ve başka insanlara bunu aktarmak amacıyla bu eseri kaleme aldım.
Sesimi Duyan Var Mı! Bu eser, 6 Şubat sürecini anlatan hikâye tarzı bir düşünce yazısı. Hatta bir eleştiri kitabı da diyebiliriz. Bizi, hepimizi eleştiren...
Başta da belirttiğim gibi, ne yazık ki o korkunç felâketi yaşadık. Ben de o sarsıntıyı Siverek’te, tüm hücrelerime kadar hissettim. Köydeki evimi, anılarımı kaybettim. Fakat asıl ürkütücü olan, bizim onca insanımızı biranda kaybetmiş olmamız. Ülkemin yaşadığı en berbat durumdu. Rabbimden dileğim şudur ki hiç bir millet bu acıyı yaşamasın.
Kitaptan bahsedecek olursam: Okuyucular, kitapta iki farklı karakter ile karşılaşacaklar. Bir karakter hep aynı kalırken diğer karakter hep değişecek. Değişmeyen karakter hayatı temsil ederken, değişen karakter ise vefat eden vatandaşlarımızı temsil ediyor olacak. Konu işleniş yönünden biraz farklı ve bende gidenleri unutmamak adına böyle bir yöntemi seçtim.
Son olarak ne yazık ki çoğumuzda erteleme ve başlayıp da devam etmeme hastalığı var. Tutup da yapamadığım bir şeyin tavsiyesini verecek değilim ancak şunu söyleyebilirim ki hayalleriniz dünyanın bir ucunda dahi olsa onlara doğru yüzün. Başaramazsanız da en azından yaşlanınca uğraştım deyip yastığa başınızı rahat koyarsınız.
Kitaptan alıntılar:
“Ruhumu gelip sormayın bana. Ben iyi değilim. Bedenimi sormayın! Daha bulamadınız mı diye sorabilirim size. Belki her parçam bir yerlerdedir. Yağmurlar yağınca göl birikintilerinde kanımı göreceksiniz. O birikintilerde fasulyeler, nohutlar filizlenirse şaşırmayın. Mutfağımdaki erzaktır onlar. Ancak neden akşam sofrasında olması gereken erzağım kanımın içinde yeşeriyor, işte buna ömür boyu şaşırın!”
“Ve umut olmalı dedi. Umut olmalı dedim. Sonra sessizce ekledi; umut kaç gün olmalı? Mesela kaç gün oyalamalıyım kendimi?”
“Beni tanımıyordu. Onu tanımıyordum. Yalnızca iki yabancı şehrin dışındaki bir tarlaya doğru ilerliyorduk. Ucu görünmeyen bir toprağa vardığımızda eğilip toprağa dokundum. O da aynısını yaptı ama toprağı elinde çok tutmadı. Toprak soğukmuş öyle dedi. Betondan daha sıcak dedim kendi
kendime. Neden buraya geldiğimizi sordu. Ona, tarlanın ucunu görüyor musun diye sordum. Görmediğini söyledi. Sence buraya ne ekilir diye devam ettim. Sanırım birkaç ay sonra hasadı yapılacak bir buğday tarlası olabilirmiş. Ona, buğday yerine insan ekilirse ne olur diye sordum. Sanırım koca bir mezarlığa dönüşür dedi. Ve dönüştü...”