CUMHURİYET TÜRKİYE’SİNDE SİVEREK’İN SİYASİ TARİHİ VE AÇMAZLARI

Cumhuriyet tarihi boyunca Siverek, toplumsal dinamiklerinden bağımsız olarak ele alınamaz. Siverek, coğrafi ve stratejik açıdan önemli bir konuma sahiptir ve bu durum, ülke genelindeki siyasi gerilimlerin yol açtığı siyasi, sosyal ve ekonomik sorunları da beraberinde getirmiştir. Bu durum, şehir ve şehir halkı için önemli açmazlar yaratmaktadır.

İlçe etnik olarak Kürt ve Zaza nüfusunun yoğun olduğu bir bölgedir. Türkiye'deki Kürt meselesi ve siyasi çekişmeler, ilçenin sosyal ve siyasi dinamiklerini derinden etkilemiş, Kürt kimliği ve bu kimliğin tanınması konusunda yaşanan sorunlar, Siverek'in toplumsal yapısı ve yerel siyaseti üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında uygulanan asimilasyon politikaları ve Kürt kültürüne yönelik baskılar, bölgede devlet ile yerel halk arasında bir güvensizlik ortamı yaratmıştır. Bu durum, 1980'lerden sonra PKK'nın etkinlik göstermesiyle daha da karmaşık hale gelmiş ve bölgede önemli sosyolojik ve siyasal kutuplaşmalara neden olmuştur.

Siverek'te aşiretlerin sosyal ve siyasi hayat üzerindeki etkisi büyüktür. Aşiret liderleri, hem yerel hem de ulusal siyaset üzerinde etkili olmuş; bu da yerel düzeyde demokrasinin işleyişini ve sosyal adaletin sağlanmasını zorlaştırmaktadır.

1980 darbesi sonrası ilçede konjonktürün değişmesiyle siyasal ve sosyal paradigmalar da değişmiş ve bu durum dengelerin yeniden şekillenmesine yol açmıştır. Bu yeni konjonktür, köklü birçok ailenin ve okumuş aydın kesimin şehirden göç etmesini zorunlu kılmıştır. (Aslında bu göçler, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra başlamıştır ve konjonktürel değişimler o döneme kadar uzanır.) Bu durum, Siverek'in kırsal ve merkezinde feodal yapının güçlenmesine yol açmış ve feodal ilişkiler uzun yıllar boyunca devam etmiştir. Toprak ağaları ve aşiret liderleri, halkın ekonomik ve sosyal hayatını şekillendirmekle kalmamış, bölgede sosyal kutuplaşma ve eşitsizliklerin sürmesine neden olmuştur. Feodal elitler, şehrin ekonomisinden siyasetine, eğitiminden sosyal gelişimine kadar her alanda etkili olmaya çalışmıştır.

Siverek, Türkiye'nin gelişmekte olan bölgelerinden biridir ve uzun yıllar boyunca ekonomik kalkınma açısından geri kalmıştır. Tarım ve hayvancılık, bölgenin başlıca geçim kaynakları olmasına rağmen, modern tarım tekniklerinin yaygınlaşmaması ve altyapı yetersizlikleri ekonomik kalkınmayı sınırlamakta, katma değer üretemeyen çiftçiler devlet desteklerine bağımlı hale gelmektedir; bu da şehir sanayisinin gelişememesinin önemli bir nedenidir.

Sanayi, ekonomi ve siyasi istikrar gelişmediği için 1980'ler ve 1990'larda bölgede yaşanan çatışmalar ve ekonomik zorluklar nedeniyle Siverek'ten büyük kentlere ve yurtdışına göçler olmuştur. Bu göçler, yerel nüfus yapısını değiştirmiş ve sosyal yapıda önemli değişikliklere neden olmuştur.

Siverek'te aşiretler ve yerel güç odakları, siyaset üzerinde belirleyici olmuş, aşiretler arası rekabet yerel siyasetin yönünü belirlemiş ve seçmen davranışını etkilemiştir. Siverek, ulusal siyaset sahnesinde de zaman zaman etkili olmuştur. Bölgede güçlü olan bazı aşiret liderleri, çeşitli siyasi partilerle ittifaklar kurarak milletvekili seçilmiş veya ulusal düzeyde siyasette rol oynamışlardır. Yerleşik siyasi düzen, aşiret bağlarını güçlendirmiş ve bireylerin aşiret yapısı içerisinde toplanmasına yol açmıştır. Her aşiret, bu yapıyı koruyarak ülke siyasetinde ve bürokrasisinde etkili olma çabası içerisindedir. Bu dominant kültür, bireyin gelişimini ve kendini siyasi ve sosyal bir figür olarak var etmesini engelleyen önemli bir faktördür.

Oluşan olumsuz siyasi ve sosyal atmosfer, ilçede yatırımı ve eğitimin gelişimini engelleyen önemli bir unsur olarak ortaya çıkmıştır; Siverek'te eğitime erişim ve eğitim kalitesi uzun yıllar boyunca sorunlu olmuştur. Okullaşma oranları ve yükseköğrenime katılım Türkiye ortalamasının altında kalmış, sosyal kalkınmayı, toplumsal etkileşimi ve gelişimi olumsuz etkilemiştir.

Sivil inisiyatifler, şehirde kapalı siyasi ve sosyal kültürün dokusu içinde gelişim sağlayamamakta, onların herhangi bir güçlü yapı içinde varlıklarını sürdürme zorunluluğu doğurmaktadır. Sivil toplum örgütleri ve devletin sosyal politikaları, Siverek'in kalkınmasına yönelik çeşitli projeler gerçekleştirmiş ancak bu projelerin uzun vadeli ve sürdürülebilir olması her zaman mümkün olmamıştır.

Sonuç olarak, Cumhuriyet tarihi boyunca Siverek'in siyasi kaosları, konjonktürel değişimleri ve kültürel yapısı, şehir halkı üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Özellikle feodal çekişmelerin siyaset ve bürokraside etkin olma çabası, şehrin kamu hizmeti almasını önemli ölçüde engellemektedir.

Son yerel seçimlerde feodal çekişmeler ve siyasetin kaotik yapısı, aşiret liderlerinin stratejik politikaları şehri yeni bir kaosa sürüklemektedir. Siyaset ve bürokraside alan kapmaya çalışan egemen güçler, şehrin hizmet almasını engellemekle kalmamış, toplumun siyasal, sosyal, ekonomik ve eğitim alanlarında da olumsuz etkiler ve yaralar bırakmıştır. Uzlaşı, empati ve diyaloğun olmadığı bu egemen kültürün Siverek'te giderek kök salması endişe verici bir hal almaktadır.

Bu açmazlar, Siverek'in sosyal ve siyasi tarihini şekillendirmiş ve günümüze kadar uzanan bir dizi sorunun temelini oluşturmaktadır. Siverek'in toplumsal dinamikleri, hem yerel kimliklerin korunması hem de Türkiye'nin genel siyasi yapısına entegrasyon açısından önemli bir örnektir.

Toplumun rahatlaması ve gelişimi için egemen güçlerin sağduyuya yönelmeleri, aklın ve liyakatin ön plana çıkması, kamu yararının öncelik kazanması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, bu şehrin geleceği uzlaşı, empati ve diyaloğa bağlıdır. Gelecek nesillerin inşası, şehrin yeni siyasal ve sosyal gelişimi içerisinde olması, egemen kültürün değişim ve dönüşümü ile mümkün olacaktır.