İran İslam Devrimi, 1979 yılında gerçekleşen ve dünya genelinde geniş yankılar uyandıran, özellikle Müslüman coğrafyada derin etkiler bırakan bir olaydır. Devrimin lideri Ayetullah İmam Humeyni, İran’da Şah yönetimini devirmiş ve İslam Cumhuriyeti’ni kurarak ülkeyi İslam hukuku temelleri üzerine inşa etmeye başlamıştır. Bu devrim, özellikle Türkiye gibi laik bir sistemle yönetilen ülkelerde büyük ilgiyle takip edilmiştir. Zamanla, Türkiye'deki Müslümanların İran İslam Devrimi'ne yönelik bakış açıları değişmiş, farklı dönemlerde farklı şekillerde algılanmıştır.
Devrimin İlk Yıllarında Türkiye Müslümanlarının Bakış Açısı
İran İslam Devrimi'nin ilk yıllarında Türkiye’deki Müslümanlar arasında bu devrime dair büyük bir hayranlık ve umut besleniyordu. O dönemde, Türkiye’deki Müslümanların çoğu, Humeyni’yi bir tür “İslami kurtuluş” simgesi olarak görüyordu. Bu bakış açısı, Türkiye’deki birçok İslami kesim ve cemaat arasında ortak bir kanaat haline gelmişti. Şah rejiminin baskıcı politikalarına karşı yükselen bir halk hareketi olarak görülen İran İslam Devrimi, Türkiye'deki Müslümanlar için Batı emperyalizmine ve laik rejimlere karşı bir direniş modeli olarak algılandı. İslam’ın siyasi bir güç olarak yeniden sahneye çıkması, Türkiye’deki birçok Müslüman için devrimin en cazip yönlerinden biriydi.
Humeyni’nin Şii bir lider olmasına rağmen, devrim Türkiye'deki Sünni Müslümanlar tarafından mezhepsel bir olay olarak değil, genel bir İslami diriliş hareketi olarak görüldü. İslam birliği ideali, bu dönemde devrimle ilgili olumlu düşüncelerin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Türkiye’deki bazı İslami gruplar, Humeyni’yi sadece bir siyasi lider olarak değil, aynı zamanda bir İslami düşünür ve rehber olarak da görmeye başladılar. Humeyni’nin Batı karşıtı söylemleri ve İslam’ın dünya çapında hakimiyet kuracağına dair mesajları, Türkiye’deki birçok Müslüman için devrimci bir ideoloji olarak benimsendi.
1980’ler ve 1990’lar: Değişen Perspektifler
1980'lerin ortalarından itibaren, İran İslam Devrimi'nin Türkiye’deki etkisi yavaş yavaş değişmeye başladı. İran’da devrimin otoriter ve teokratik bir yönetim biçimi olarak kurumsallaşması, Türkiye’deki bazı İslami çevrelerde devrime yönelik hayranlığın yerini soru işaretlerine bıraktı. Özellikle İran’ın iç politikasındaki baskıcı yöntemler ve dış politikadaki mezhepsel eğilimler, devrimin Türkiye’deki algısını değiştirdi.
Bu dönemde, Türkiye’deki Müslümanlar arasında İran İslam Devrimi’ne yönelik eleştiriler de yükselmeye başladı. Devrimin Sünni Müslümanlar için ideal bir model olmadığı yönündeki düşünceler yaygınlaştı. Ayrıca, İran’ın Orta Doğu’da izlediği politikaların, mezhepsel gerilimleri artırdığına dair eleştiriler de yoğunlaştı. Bu durum, Türkiye’deki Sünni Müslümanlar arasında İran’ın devrim sonrası izlediği politikaların İslami birlikten çok, Şii hegemonyasını desteklediği şeklinde algılanmasına yol açtı.
2000’ler ve Günümüz: Yeni Dinamikler ve Algılar
2000'li yıllardan itibaren, Türkiye’deki İslami çevrelerde İran İslam Devrimi'ne dair görüşler daha da farklılaşmaya başladı. AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte Türkiye'de İslam ve siyaset ilişkisi yeni bir boyut kazandı. Bu süreçte, İran İslam Devrimi’ne olan bakış açısı da önemli bir değişim geçirdi. Bir yandan, İran’ın dini liderliği ve teokratik yönetimi, Türkiye’deki birçok İslamcı kesim için model olarak görülmemeye başladı; öte yandan, İran’ın bölgesel politikaları, özellikle Suriye ve Irak gibi ülkelerdeki mezhepsel çatışmalardaki rolü, Türkiye’deki Müslümanların gözünde İran’a karşı olumsuz bir algının oluşmasına neden oldu.
Günümüzde, Türkiye’deki Müslümanların büyük bir kısmı, İran İslam Devrimi’ni artık bir model olarak görmekten ziyade, kendi siyasi ve mezhepsel çıkarlarını gözeten bir devlet projesi olarak değerlendiriyor. İran’ın bölgede izlediği politikalar, Türkiye’deki Sünni-Şii ilişkilerini olumsuz etkileyen bir faktör olarak görülmekte ve bu durum, Türkiye’deki Müslümanlar arasında devrime yönelik eleştirilerin artmasına yol açmıştır.
Ancak bu eleştirilerin yanı sıra, İran İslam Devrimi’nin İslami düşünce üzerindeki etkisi tamamen silinmiş değildir. Bazı kesimler, İran’ın bağımsız duruşunu, Batı’ya karşı geliştirdiği direnci ve İslami değerleri koruma konusundaki ısrarını hala takdir etmektedir. Fakat bu takdir, 1980’lerdeki romantik hayranlıktan ziyade daha eleştirel ve mesafeli bir tavırla kendini göstermektedir.
Devrimin Kalıcı Etkileri ve Türkiye’deki Yansımaları
Sonuç olarak, Türkiye’deki Müslümanların İran İslam Devrimi’ne olan bakış açısı, devrimin gerçekleştiği dönemden bugüne önemli ölçüde değişmiştir. İlk başta İslami bir diriliş ve özgürlük hareketi olarak görülen devrim, zamanla İran’ın mezhepsel ve bölgesel politikaları nedeniyle Türkiye’deki Müslümanlar tarafından eleştirilmeye başlanmıştır. Günümüzde, Türkiye’deki Müslümanlar arasında İran İslam Devrimi’ne yönelik düşünceler çeşitlilik arz etmekte, ancak genel olarak devrim artık bir rol modelden ziyade, dikkatle izlenen bir tarihi ve siyasi olgu olarak değerlendirilmektedir.
Bu değişim, Türkiye’deki İslamcı hareketlerin evrimi ve Türkiye’nin dış politikadaki yeni yönelimleriyle de yakından ilişkilidir. Türkiye’deki Müslümanlar, bugün İslamcılığı İran tarzı bir devrimcilikten ziyade, kendi sosyal ve siyasi dinamiklerine uygun bir çerçevede yorumlamaya çalışmaktadırlar. Bu durum, Türkiye’nin laik ve demokratik yapısıyla birlikte, İslami değerlerin nasıl bir arada yaşayabileceğine dair süregelen bir tartışmanın parçasıdır.
Mevlüt Bayraktar / Siverek