Mevlüt Bayraktar
Köşe Yazarı
Mevlüt Bayraktar
 

Fırat’ın Sessiz Çığlığı: Aşklar, Ayrılıklar ve Hüzünlü Bir Tarih

Fırat’ın serin suları, çağlar boyunca nice aşka, nice ayrılığa tanıklık etti. Yüzeyindeki masum dalgaların altında, asırlık bir ağıt gizliydi. Şayet Fırat dile gelseydi, kim bilir neler anlatırdı? Sessizliğine sığınmış hikayeleri, o kadim akışıyla hafızasına kazıdığı unutulmaz aşıkları, hiç varamamış kavuşmaları... Bir zamanlar, Fırat’ın her iki yakasında gözler yalnızca karşı kıyıda sevdalıyı arardı. Eller birbirine yetişmezdi belki, ama gözler, o masum ellerin yerine çoktan gitmiş olurdu karşıya. Çaresizliğin ve hasretin karşısında, suyun duruluğuna bırakılırdı mesajlar. Ne bir mektup, ne bir söz... Sevdalıların dili olurdu Fırat. Sessizce anlatırdı bir kıyıdan diğerine, kimse bilmezdi. Yalnızca o ve aşıklar... Kim bilir kaç genç, bir gün kavuşma umuduyla atladı o derin sulara... Fırat’ın serinliği belki de aşka koşan yürekleri serinletir sandılar. Oysa suyun altında, bambaşka bir dünya beklerdi onları. Ulaşamayacaklarını bildikleri sevgililerine bir adım daha yaklaşmak isterken, belki son nefeslerinde bile o karşı kıyıdaki sevdiklerine bakarlardı. Ve Fırat, o anı da sonsuza kadar içine saklardı. Bir daha çıkmadıkları o sulardan, hüzünlü bir sessizlik yükselirdi. Aşkın, umudun, çaresizliğin sustuğu o an... Tarih boyunca nice kavuşamayan aşıkların hikayesini taşır bu nehir. Onun dalgaları, yalnızca suyun yavaşça kıyıya vurmasını işitmez, aynı zamanda sevenlerin bitmeyen çığlığını da taşır. Zaman durur ama Fırat akmaya devam eder; hem yaşamı hem de ölümün kaçınılmazlığına tanık olur. İnsanlar unutur belki ama o unutmaz. Onun akışına karışan her aşk, her kaybolan can, her çaresiz gözyaşı, birer parça olur suyun içinde. Bir zamanlar aşıkların, ellerini uzatıp ulaşamadıkları o sevdiklerine Fırat tanıklık ederdi. Sessizdi ama içinde fırtınalar kopardı. Şayet dili olsaydı, gözyaşlarıyla sulanmış bir aşkın, hüzünle dolu bir ayrılığın destanını anlatırdı. Hem ne aşkları, ne tutkuları, ne ayrılıkları... Bize yalnızca o derin sessizliğiyle bakardı. Bir nehrin dilinde saklı kalan bu hikayeler, zamanın içindeki en büyük tanıklıklardan biridir. Ama bu sessiz tanıklık, her zaman bizi derinden sarsmaya devam edecek. Fırat’ın soğuk sularına atlayan ama bir daha geri dönemeyen sevdalılar, ölümsüz aşklar ve ayrılıklar, belki de zamanın hafızasında sonsuza dek saklı kalacak. Ama biz, her Fırat’a baktığımızda, o sessizliği duymaya devam edeceğiz…
Ekleme Tarihi: 19 Eylül 2024 - Perşembe

Fırat’ın Sessiz Çığlığı: Aşklar, Ayrılıklar ve Hüzünlü Bir Tarih

Fırat’ın serin suları, çağlar boyunca nice aşka, nice ayrılığa tanıklık etti. Yüzeyindeki masum dalgaların altında, asırlık bir ağıt gizliydi. Şayet Fırat dile gelseydi, kim bilir neler anlatırdı? Sessizliğine sığınmış hikayeleri, o kadim akışıyla hafızasına kazıdığı unutulmaz aşıkları, hiç varamamış kavuşmaları...

Bir zamanlar, Fırat’ın her iki yakasında gözler yalnızca karşı kıyıda sevdalıyı arardı. Eller birbirine yetişmezdi belki, ama gözler, o masum ellerin yerine çoktan gitmiş olurdu karşıya. Çaresizliğin ve hasretin karşısında, suyun duruluğuna bırakılırdı mesajlar. Ne bir mektup, ne bir söz... Sevdalıların dili olurdu Fırat. Sessizce anlatırdı bir kıyıdan diğerine, kimse bilmezdi. Yalnızca o ve aşıklar...

Kim bilir kaç genç, bir gün kavuşma umuduyla atladı o derin sulara... Fırat’ın serinliği belki de aşka koşan yürekleri serinletir sandılar. Oysa suyun altında, bambaşka bir dünya beklerdi onları. Ulaşamayacaklarını bildikleri sevgililerine bir adım daha yaklaşmak isterken, belki son nefeslerinde bile o karşı kıyıdaki sevdiklerine bakarlardı. Ve Fırat, o anı da sonsuza kadar içine saklardı. Bir daha çıkmadıkları o sulardan, hüzünlü bir sessizlik yükselirdi. Aşkın, umudun, çaresizliğin sustuğu o an...

Tarih boyunca nice kavuşamayan aşıkların hikayesini taşır bu nehir. Onun dalgaları, yalnızca suyun yavaşça kıyıya vurmasını işitmez, aynı zamanda sevenlerin bitmeyen çığlığını da taşır. Zaman durur ama Fırat akmaya devam eder; hem yaşamı hem de ölümün kaçınılmazlığına tanık olur. İnsanlar unutur belki ama o unutmaz. Onun akışına karışan her aşk, her kaybolan can, her çaresiz gözyaşı, birer parça olur suyun içinde.

Bir zamanlar aşıkların, ellerini uzatıp ulaşamadıkları o sevdiklerine Fırat tanıklık ederdi. Sessizdi ama içinde fırtınalar kopardı. Şayet dili olsaydı, gözyaşlarıyla sulanmış bir aşkın, hüzünle dolu bir ayrılığın destanını anlatırdı. Hem ne aşkları, ne tutkuları, ne ayrılıkları... Bize yalnızca o derin sessizliğiyle bakardı.

Bir nehrin dilinde saklı kalan bu hikayeler, zamanın içindeki en büyük tanıklıklardan biridir. Ama bu sessiz tanıklık, her zaman bizi derinden sarsmaya devam edecek. Fırat’ın soğuk sularına atlayan ama bir daha geri dönemeyen sevdalılar, ölümsüz aşklar ve ayrılıklar, belki de zamanın hafızasında sonsuza dek saklı kalacak.

Ama biz, her Fırat’a baktığımızda, o sessizliği duymaya devam edeceğiz…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habersiverek.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.