Siverek Paşa Konağında Bir Hikâye
Siverek Paşa Konağında Bir Hikâye
Yazarımız Mevlüt Bayraktar yazdı
Her gün olduğu gibi, Paşa Konağı’nın taş duvarlarına sığınan sessizlikte, yine karşımdalar. Yaşlı bir adam ve zihinsel engelli olduğu her halinden belli olan genç bir kız… Oturdukları köşe neredeyse mekânın bir parçası olmuş gibi. Ne zaman gelsem, onları aynı yerde bulurum; sessiz ama derin bir yakınlığın içinde.
Kız, bugün biraz kilo almış gibi görünüyor. Sandalyeye gömülmüş, önüne getirilen çay ve pastaları yavaş yavaş, neredeyse bir ritüel edasıyla yiyor. Gözleri kısık, yüzünde bir dünyadan kopmuşluğun huzuru. Ancak, gözlerimi yaşlı amcaya çevirdiğimde bambaşka bir hikâye görüyorum.
Amca, belki yetmişlerinde… Saçlarına ve bıyıklarına ak düşmüş. Yürüyüşü ağır, adımları zorlanıyor, ama o eski asaletini kaybetmemiş bir edayla şalvarını giymiş, puşisini bağlamış. Başındaki sekiz köşeli kasketle, her haliyle bir Kürt beyefendisini andırıyor. Ciddiyeti, insanı ürpertecek kadar derin. Ama o sert dış görünüş, yavaşça öksürüklerle bölünüyor. Bugün belli ki hasta.
Hava soğuk, içimi titreten bir serinlik var. Genç kız, sessizliğini ilk kez bozuyor. Şefkatle, “Hastamısın, amca?” diye soruyor. Sesindeki naiflik, belki yaşı belki de dünyayı kavrayışındaki saflıktan geliyor. Amca, o olgun ve koruyucu tavrını bozmadan, “Galiba üşüttüm,” diyor, belli ki kızın endişesini azaltmaya çalışıyor.
Onları izlerken gözlerim doluyor. Bu yaşlı adamın, genç kıza olan sevgisi, sabrı ve her gün aynı yerde geçirilen vakitler… Ne olduklarını bilmiyorum; belki dedesi, belki bir akrabası ya da sadece kaderin bir araya getirdiği iki insan… Ama ortada, her türden bağın ötesinde bir fedakârlık, bir sevgi var. Dünyanın tüm yüklerini sırtlanmış gibiler. Yaşlı adam, öksürüklerin, yorgunluğun ve yaşlılığın altında dik durmaya çalışıyor. Kız ise tüm dünyası o amcadan ibaretmiş gibi, onun her hareketine dikkat kesilmiş.
Her sabah gelip, saatlerce bu köşede oturuyorlar. Konak onların evine dönüşmüş sanki; belki de nefes aldıkları tek yer burası. Hikâyelerini hep merak ediyorum. Kimdiler, nereden geldiler, neler yaşadılar? Ama cesaret edemiyorum. Yanlarına gidip “Hikâyeniz nedir?” diye soramıyorum. Belki bu bir korku, belki de bu kutsal bağı rahatsız etme çekincesi…
Bugün yine karşımdalar. Ama bu defa, onların yükü benim omuzlarımda. Bu iki insanın arasında akan sevgi, dünyanın tüm acılarına meydan okuyor gibi. İçimde bir yer sızlıyor. Hayat ne çok yük yüklüyor bazılarına, ama yine de insan, sevgiden bir köprü kuruyor yaşamla ölüm arasında.
Onları izlerken, Paşa Konağı artık yalnızca bir mekân değil; sanki zamanın ve mekânın ötesinde bir anı, bir duygu, bir hikâye oluyor. Dünya ağır bir yük, ama onların arasında öyle bir dayanışma var ki, o yük bir anlığına hafifliyor gibi…
Mevlüt Bayraktar
04.01.2025 SİVEREK / PAŞA KONAĞI
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.